Orhan OKUMUŞ
Emekli Edebiyat Öğretmeni

Eğer dünyaya bir kez daha gelebilseydim yine ÖĞRETMEN olurdum.

Merhaba,

          2006 Yılında anaokulu açmaya karar verince ailecek çok heyecanlanmıştık. Aslında işin yabancısı da değildik; çünkü öğretmenlik bizim ata mesleğimizdi. Dedem Ziver OKUMUŞ ‘Millet Mekteplerinde eğitmendi ve babam ile annemin öğretmeniydi. Babam Zihni OKUMUŞ sınıf öğretmeniydi ve benim öğretmenimdi. Ben emekli edebiyat öğretmeniyim ben de kızımın öğretmeni oldum. Kız kardeşlerim ve aynı zamanda kurucu ortaklarımızdan Ayla OKUMUŞ resim öğretmeni ve mükemmel bir idareci. Uzun yıllar Koç İlköğretim Okulu Müdürlüğünü yapan ve nice başarılara imza atan bir eğitimci. Şimdi yine aynı heyecanla Çağdaş Eğitim Kooperatifi kuruluşu olan Özel 3 Mart Eğitim Kurumları’nın müdürlüğünü yapmakta, küçük kız kardeşim Nejla OKUMUŞ ise Nedim ÖZTAN İlköğretim Okulu’nda sınıf öğretmeni. Bitmek bilmeyen enerjisiyle çocuklarını Atatürk sevgisiyle yetiştiriyor. Yine Kurucu ortağımız olan sevgili eşim Nevriye Okumuş‘un ailesi de eğitimci. Velhasıl bütün sülale öğretmen. Belki de bu yüzden çok heyecanlanmıştık; çünkü iyi bildiğimiz ve başarılı olduğumuz bir iş yapacaktık. Okulumuz Atatürk İlkeleri’ne bağlı olacak, eğitimimiz bilimsel olacak, karma olacak ve halkın değerlerini önemseyen, laik eğitimden yana ödünsüz bir çizgi izleyecektik. Peki ama okulumuzun ismi ne olacaktı? Onu da bulduk. Halen hayatta olan annemize vefa borcumuzu bir nebze de olsa ödeyebilmek için okulumuza onun ismini verdik. Annemizin ismi Elif’ti.  ”ELİFANNE ANAOKULU”  dedik. 2006 yılında eğitime başladık. Bu vesileyle buradan sevgili anneme mutlu, güzel ve sağlıklı ömürler diliyor, ellerinden öpüyorum.

Değerli veliler,

Okulumuz ”BUTİK” bir anaokulu olup hem kaliteli bir eğitimi hem de çocuklara sevgi ve güven aşılaması nedeniyle Bursa kamuoyu tarafından bilinen ve tercih edilen bir okuldur. Asıl amacımız  ”SOKAĞA İNSAN YETİŞTİRMEKTİR.” Bu sözün açılımı destan gibidir ve hayatın ta kendisidir. Elifanne Anaokulu’nda eğitim ” BİLİMSEL, KARMA ve LAİKTİR.” ELİFANNE ANAOKULU, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK‘ü çok seven bir okuldur. Paylaşımcı, özgüveni yüksek, algılayan, algıladığını yorumlayabilen ve yorumladığını da ifade edebilen, aynı zamanda da sorgulayan nesiller yetiştirmek birinci hedefimizdir.

Değerli Veliler,
Çocuklarınızı Elifanne’ye bırakırken bir aile sıcaklığı ortamına bırakacaksınız. Öğrenci kapasitemiz 80 ile sınırlıdır. Bu yüzden öğrenci alırken seçici davranmak zorundayız. Bu seçiciliğin şartları ise tamamen eğitimle ilgilidir. Bu seçicilikte para asla söz konusu değildir. Hele aileleri kategorize etmek gibi bir anlayışta hiç değiliz.

Değerli Veliler,

Aslolan çocuklarımızın mutluluğu ve güvenliğidir. Bunlar ”Laf olsun, torba dolsun.” diye söylenen sözler değildir. Her önüne gelenin anaokulu açtığı bir ortamda açılan okulların yayınladığı broşürleri görünce, nerdeyse bir asırdır eğitimle uğraşan bir ailenin öğretmen bir bireyi olarak dudağım uçukluyor. Kurum tamamen gerici, yobaz ve çağdışı bir anlayışa sahip; ama yayınladığı broşürün içi Avrupa. Montessori, GEMS, High Scope, Reggio Emilia…!!! vs. vs. Duyan da diyecek ki bu okuldan mezun olan çocuklar birer Madam Curie ya da Einstein olup çıkıyorlar. Eee…Dilin kemiği yok! Bu da yetmedi iş çığırından çıktı! ”Çocuk Üniversitesi, Çocuk Akademisi gibi reklama yönelik abuk sabuk isimler. Değerli arkadaşlar, çocuğun üniversitesi mi olur? Çocuğun akademisi mi olur? Adı üstünde çocuk bu. Okula gelecek, güvenli bir ortamda eğlenecek, beslenecek ve mutlu olacak. Mutlu olan çocuk da öğrenecek. Biz onları hayata ve ilkokula hazırlayacağız. Akademik bilgiyle boğmayacağız. Merak ediyorum ismini akademi yaparken akademik bir eğitim mi veriliyor? Eğer öyle bir aymazlık yapılıyorsa yazık o çocuklara; çünkü çocukluklarını yaşayamayacaklar. Sen bırak akademiyi, üniversiteyi de sokağa insan yetiştir. Duyan da diyecek ki ‘Bu okul atomu parçalıyor!’  Herkes aklını başına toplasın !!!…Akademik bilgi 70 yaşında da öğrenilir; ama insan olmak yedisine kadar oluşur. Onun için daha Montessoriler eğitim piyasasında yok iken yüzlerce yıl önce atalarımızın insan eğitimiyle ilgili çok güzel sözleri var:

* Ağaç yaşken eğilir.

* Yedisinde neyse, yetmişinde de odur. 

Bunları söylerken çağcıl eğitimin öncülerinin eğitim anlayışları ya da metodlarını yadsıdığımız anlaşılmasın sakın. Montesosorileri yadsımak, bilimi yadsımak demektir ki bilimin öncülüğüne inanan bir anlayışın bireyleri olarak bizim, çağcıl eğitimi yadsımak, haddimiz değildir.

Değerli Veliler,
Çocuk yetiştirmek bir sanat; hem de çok önemli bir sanat. Çocuklarınız birer deneme tahtası değildir. ”Bu yıl olmazsa önümüzdeki yıl” diyemezsiniz. 12 Eylül 1980 darbesiyle bencil, doyumsuz, yorumsuz, sorgulama yeteneğini kaybetmiş, sürü mantığıyla hareket eden, teknolojinin esiri olmuş bir nesil hedeflendi ve büyük ölçüde de başarılı olundu. (Öyle olmayan gençliği ve velileri tenzih ediyorum). Durum böyle olunca biz eğitimcilere çok önemli sorumluluklar düşüyor. Hele eğitimin içine ‘özel’ sözcüğü giriyorsa çok daha dikkatli olmalı eğitimciler. Doğru eğitim politikalarını belirleyip, ödünsüz bir şekilde uygulamalılar. Velikolik (!) olmadan, paraya tapınmadan, eğitimin doğrularıyla veliyi eğitimin içine katan bir anlayışı hakim kılmalılar. Bütün bunların üstünde de çocuğu merkeze koymalılar. Ona bir birey gözüyle bakıp eğitim biçimini ona göre ayarlamalılar. Türkiye’nin aydınlık yarınları ancak bilimsel ve laik bir eğitim anlayışıyla kurulabilir. Bu duygularla hepinizi ”AYDINLIK BİR TÜRKİYE” umuduyla selamlıyoruz.
Sevgiyle kalın…

Orhan Okumuş
Kurucu Okul Müdürü